İnsanların bakış açılarına göre, hayatlarına çeşitli yeniliklerin eklenmesi yeni ortamlara girilmesi ve yeni insanlarla tanışma durumları psikolojik anlamda iyi gelmektedir. Kişisel problemlerin anlatılarak, paylaşılarak azaldığı gerçeği, içinde bulunduğumuz buhran durumunun terapi edilebilmesinin sadece anlatımlar sonrasında gerçekleşebileceği bilinmekte ve kabul edilmektedir. Kişisel sorunların farklı ortamlarda farklı insanlarla birebir paylaşımının sonuç getirmediği zamanlarda, grup içinde bireyin bilinç altında yatan bastırdığı içgüdüsel dürtüleri açığa çıkaracağı, bu melankoli derecesindeki içsel sıkıntılarından kurtulabileceğini söylemek mümkündür. Sosyal hayatlarımızda grup anlatımlarına imkan sağlayamadığımız, hayatımızın çeşitli evrelerinde yeniden bir araya gelme imkanımızın büyük olasılık olduğu gerekçesiyle, çekinip grup anlatımlarından kaçınabiliriz. Bu gibi durumlarda genel olarak tercih edilen Sohbet Odaları, her içerik de insanın kişisel renkleri ile (karakterleri ile) süsledikleri geniş bir platformdur.

Her kişi çeşitli zihin hastalıkları nedeni ile farklılıklar gösteren tavırlarıyla ön plana çıkmaktadır. Bireylerin iyi yada kötü olarak sergiledikleri tavırları, aslında insan zihninin bilinç altında iyiliğe yada kötülüğe olan yatkınlığının bir göstergesidir. Böyle durumlarda bu tavırların sahiplerinin; bilinçlerinin ya da sorumluluk duygularının kaybolduğunu anlamak mümkündür.  Halk arasında sosyal kaygı adını verdiğimiz bu durum, aslında kişi bilincidir. Bilinen o ki; her insanın zati problemlerini kamufle etme eğilimi vardır. Bunun nedeni; bilinen eksikliklerinin yargılanarak, kişisinin ezik ve hasta olduğu hükmü verilerek, toplumun kendisini izole edeceği korkusudur. Bu korkudan dolayı olsa gerek, Hastalığını kabul eden fakat terapi için reel hayatındaki insanları tercih edemeyen kişilerin de; Muhabbet Odalarında tercihlerine bağlı olarak, güvendikleri insanlara terapi içerikli anlatımlarda bulundukları görülmektedir…

Bu gün ki eğitim şartlarımızın el verdiği kadarıyla biliyoruz ki; zihni hastalıklara sahip olan kişiler, değişik süreçlerle kendi bilinçli kişiliğini tamamen kaybedebilir. Onu kendi kişiliğinden mahrum bırakarak yönlendiren şeyin, bilinç altındaki saplantılar olduğunu, asıl olan bilincinin icraata dökülen davranışlarla tamamen ayrı kutuplar olduğunu biliriz. Chat Odalarında da, bilinçli kişiliğini tamamen kaybetmiş, akıl yapısının çocukça olduğunu hissettiğimiz, iradesinin boşluğa düştüğünü farkedebildiğimiz insanlarda mevcuttur. Davranış bozuklukları olan bu tarz insanların, sanal yada reel ortamlarda zihinlerinin hipnoz altındaymış gibi davranışlara sahip oldukları aşikardır. Unutulmamalı ki; onların yerinde bizler de olabilirdik. Bu gerçeği cebimizde bulundurarak, empati yeteneğimizi hayatın her evresinde yitirmeden idame ettirmek, bizim insani sorumluluğumuzdur…